"Bir yazarın cenazesi, yazdığı en iyi eserin tanıtım etkinliğidir." - Dorothy Parker"
"Bir yazarın cenazesi, yazdığı en iyi eserin tanıtım etkinliğidir." - Dorothy Parker"
Bazılarımız AŞKI pazarlık konusu olarak tartıstıklarını cok isittim,oysa AŞK hic bir zaman boyle bir konuya muhatap degildir,edilmemelidir de,iste buna istinaden bu yazıyı yazma ihtiyacını duydum..
Olurda fikir değiştirip düzene geçmek istersen , haberin gelsin ,acım için bana 3 gün ver
YZHalk arasında yanlış bilinen bir konuyu ayetlerle delillendirerek anlatmak istiyorum. Toplumumuzda ölen kişinin mezarı başında Kuran okumak ya da ilerleyen zamanlarda Kuran okuyup ölünün ruhuna göndermek gibi bir takım adetler vardır. Ancak bilinmelidir ki ölen kişinin amel defteri ölümüyle beraber kapanır. Ve herkes, hayattayken -kendi- yapıp ettiklerinden sorumludur.
cok degerli bir lise ogrencimizin egitimi ile ilgili guzel dusuncelerini sizlerle paylasmak istedim..
Araya ötekiler girdiyse, yalanlarla grileştiyse mavi, üşümeye başlayan ruhların ne ilacı vardır,ne de hekimi... Buz gibi olduysa yürek yararı yoktur geri dönüşün... Bir şans daha denirse de sonuç titreme nöbetleri..
Bu gün 17 Ağustos 2007. Bir deprem yıl dönümü. Hayır, bir deprem ağıtı veya gelecekte ki muhtemel büyük İstanbul depremi değil bahsedeceğim
Körlerin dünyası diye bir şey varmı bilmiyorum . Hatta bizim karanlık dediğimiz rengi , bizim hayal ettiğimiz şekilde mi görüyorlar onu da bilmiyorum . Kör değilim çünkü.
Yine titretiyor gönlümü yaşanmış türküler; yine rutin bir acı veriyor gönlüme. “Lambada Titreyen Alev Üşüyor” yine. Ben üşüyorum…
İnsanların kendi hayalinde yaratıp taptığı ilk tanrının,dişi olmasından çok daha ilginci,onun aynı zamanda AŞK ve SAVAŞ tanrısı da olması değil mi.Kim bilir belki de aşk,bir büyük teslimiyet,teslim oluş ve teslim alışı,olmazsa olmaz kılmış,insanın “kendi” ne dair en büyük savaştır.Ancak Burada vurgulamamız gereken,yazının bulunuşundan binlerce yıl önce insanın ilk
