Anladım ki bir şair, ölüm üstüne yazar en güzel şiirini. Son şarkısı gibi kuğunun. En son ve en güzel Ondan öncekiler hep buna hazırlık, hep bunun provası. Bir kuğu, bir şair son şarkısına mı saklar en manidar nefesini?
Şayet bu bir final olacaksa öyle ya muhteşem olmalı değil mi? Son kez söylemeli ve susmalı Bilenler, yalnız onunla bilmeli, onunla anımsamalı. Yaşamak denen allı pullu geline, en güzel şarkıyla elveda denmeli, denebilmeli
Anlıyorum ki bir şair için yaşam defterini kapatmaktan daha trajik, daha yoğun bir imge yoktur! Anladım! Kendi ölümüdür şairin kıyameti. Şairler göçer, nefes biter ve fakat şiirleri hiç susmaz Kelimeler kaybolmadıkça, o dili konuşanların nesli silinmedikçe yer üstünden şiir elden ele, gönülden gönüle sürekli dolaşır. Yani gerçekten şu dünyada Bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş
Mevlâna İdris Zengin de yaşam defterini kapayıp gitti. En güzel şarkısını, kendi ölümü için yazdığı Tarih Bittide söyleyerek Bir vasiyet mi bu şiir, elveda mı, yaşamın ve ölümün hakikatini duyurmak için mi geride kalanlara? Anlamı ne olursa olsun, bir şairin en güzel şiiri Ve bir kere daha inandım: Bir şair, kendi ölümü üstüne yazar en içli şiirini
Sana bakmak toprağa bakmak kadar güzeldi
Sert şarkılar vardı yanaklarında
Sabahın sisini dalgın atlara yükledim
Senin şehrine vardım saçlarını aradım boşuna
Sen yoktun bir şey yoktu
Bütün dillerde yalan söyledim sana inanmak için
Sen gittin tarih bitti milat neyi açıklayabilir
Sana bakmak toprağa bakmak kadar güzeldi
Ne vardı bir de bahçeler vardı
Bahçeye resimler düşmeye devam ediyor
Kimi eski bir denize çizilmiş
Kimi her yanı haziran bir trene
Kimi bir kelimeye
Bir resimde isa akşama bakıyor
Bir resimde tarihçiler eliboş dönüyor kadınların verdiği sözlerden
Bir resimde yüzlerce anahtar var hiç kapı yok
Bir resimde telefon çalıyor açıyoruz ve yağmur
Islanıyor zaman
Bir resimde yedi kişiyiz aramızda en güzel ölüm gülümsüyor
Çiçektik çok
Hatırlar mısın
Hatırlarsın
Geçtik dünyanın arasından
Geçtik bu küçük omuzlarımızla
Maviler giymiş ağlayan meleklere
Tarifsiz kadınlara
Düşmüş bayraklara gecikerek
Geçtik dünyadan bağışla bizi
Yaptıklarımız için
Yapmadıklarımız için
Elimizi
Dilimizi
Tanrım
Bağışla bizi
Kimsenin olmayan bir yoldan geçerken
Kimsenin olmayan bir resmini gördüm hayatın
Büyük dalgınlar vardı
Cevapsızlar
Hiç deniz görmeyenler
Kimseye bir şey sormayanlar vardı
Kaybedenler
Hayatın büyük ırmağında
Vardı ve akıyordu
Sonra kimse kalmadı
Hiç kimse
Bağırmak için
Yalvarmak için
Çünkü herkes gitti
Çünkü herkes gider
Geceler var bir de iyi geceler
İyi geceler bayım hiç yittiniz mi
En az bir defa yitmeli insan
Nasıl geçti yıllar telefon beklerken mi
Şarkılar bitti şarkılar bitti
Bir şey söylemedin kadınlar için
Devrimler için bir şey söylemedin
Yıldızlar için
İyi geceler bayım
Yine birisi ağlamış bak yeryüzü ıslak.
İçinde yalan olmayan bir cümle söyle bana
İçinde amerika olmayan bir cümle söyle
İçinde zulüm olmayan bir cümle
İhtiyacım var buna
Çok hırpalandım zeytin ağacı
Çok hırpalandım sevgilim
Bu vakitsiz değişen haritalardan
Kederli göklerden mübarek çocuklardan kapanmış çiçeklerden
Geldi geçiyor dünya
Elimi tut
Bir cümle söyle
İçinde yalan olmayan bir cümle
Göklere bakma anında dünyadan çıkma anında
Söyleyip kaybolayım söyleyip varolayım
Bir cümle bir cümle bir cümle
Lailaheillallah
Kimi bir dilektir, kimi kehanet; ama ille de dünya ile alıp verilemeyen bir hesabın belgesi Şairin kendi ölümü üstüne söylediği şiir. Geldi geçiyor dünya / Elimi tut dese de Düşünce şairi, Söyleyip kaybolayım söyleyip varolayım Ve yaşam taze bir gelin gibi çağırır insanı. İşte, bütün güzelliği bundandır ölüm üstüne yazılmış şiirlerin; hele de kendi ölümü üstüne yazdığı şairlerin İki çağrı arasında çoğalan tereddüdün şiiridir çünkü onlar. Ebedî ve ertelenmez çağrıyla dünyanın çağrısı Gitmekle ve mecburen gitmekle kalmak; daha doğrusu kalamamak arasındaki yürek parçalayan çelişki. Söylemek ne denli kolaysa, yaşamak o denli zor elveda!yı
Bir gün bir köy evi bacasından
Kara bir duman göklere çıkacak,
Külebi ölmüş dediklerinde
Umurunda bile olmayacak.
Erzurum taşı gözlerinde
Herkese ışıklar parlayacak
Yine de belki de birkaç kadın
Benim için yas tutup boyanmayacak.
O ince mavi bileklerin
Gür çeşmelerden akacak,
Yine de belki de birkaç kadının
Kirpiklerinde damlalar toplanacak.
Sesin, o sıcak kiraz sesin
Sevecenlikle tınlayacak,
Yine de belki de birkaç kadın
Günlerce Meryemana gibi susacak.
Külebi de bu dizeleri düşmüştü kendi ölümü üstüne. Kim bilir kirpiklerinde hangi kadınların damlalar toplandı o göçünce ve kaç kadın günlerce sustu Meryemana gibi.
İnanmayın, inanmıyorum!.. Beni unutun deyişine bir şairin Şair ki gün doğup battığı müddetçe anılmak ister insanlar arasında. Bu yüzden sana inanmıyorum, Erguvan şairi Hilmi Yavuz! Çölde Ölüm şairi, sana inanmıyorum!
ben çıkmazda, ten kilitli, yaz girift;
varoluş baştan başa çöl
sen hilmi yavuz, ey deşt-i fenâ
sen öl!
kimseler anmasın anma gününde
.
yurtsuzdun aşklarda, aşklar da yurtsuz;
gövden çölde yaladığın acı tuz
yalnızlıklar vardı diye sen vardın
ve kilitli testilerde tutulduğumuz
o susuz günleri mumyalayıp, mum yalayıp
sen öl!
kimseler anmasın anma gününde
.
Şair de ölür ve ağlayanlar olur onun da ardından. Ve yaşayacak bir dize bile bırakıp gitmiş olsa, anılır her şair anma gününde. Gövdesi sıyrılır aramızdan, cismi unutulur; ama adı ölümsüzdür artık. Dilinde dizeleri dolaşanlar için uzak bir yerde çalışıyor sayılır o. Perdenin ardında, belki ulaşımı zor, gitmesi müşkül bir yerde; capcanlı, sımsıcak, dünyada olduğu gibi yaşıyordur. Belki dünyada yaşadığından daha çok yaşama denir buna.
Ve son söz:
Olsa olsa bir kinayedir şairin unutulmak dileği. Bilir yaşayacağını insan durdukça. Bir eser, bir dize bile bırakıp gitmişse bir şair, ağlamamalı ölümüne. Daha güçlü, daha büyük bir yaşama geçmiştir o, ölümsüz bir yaşama
Faruk Nafizin dediğince:
Adı destanlara geçmiş her eser sahibine
Niçin ağlar ve yanarlar ölümünden sonra?
Yaşıyor, yirmi asır var ki, baş üstünde Mesîh,
Gerilip çarmıha, can verdiği günden sonra!
Mekânın cennet olsun Mevlana İdris ağabey. Başın sağ olsun güzel insan H. Salih Zengin