Beğenmediğim Tipler
Beğenmediğim tipler ha..
Hangisini sayayım...
En iyisi lafı uzatmadan saymaya başlayayım:
Başlıyorum:
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
Beğenmediğim tipler ha..
Hangisini sayayım...
En iyisi lafı uzatmadan saymaya başlayayım:
Başlıyorum:
İnanç oyuncak zannedilirse el kanar.
İnanç sakız gibi çiğnenilirse dil yanar.
İnanç bir elbise gibi giyinilirse ten kokar.
İnanç siyasete malzeme edilirse kocaman bir ülke ve toplum batar.
Bu yalnızca insana bindirilen, işin parasal balta yanı. Bir de insan hayatını hiçe sayan....
Dikkatle okunmasını önemle önerdiğim bir yazım...
Her kimsem nereye gidiyorsam sormayı meziyet sanıp cevaplara muhtaçsam ya hiç olmamışsam ya buda bir oyunsa beynimin bana oynadığı az şekerli ve koyuysa hayat bana ne yapayım bunca acıyı
Dün, “Muhteşem Yüzyıl” dizisiyle Kanuni Sultan Süleyman’dı, şimdi de Fatih Sultan…
Kim bilir sırada daha kimler ve neler var?
Şimdiden büyük tartışmaların sinyalini veren bu kitap henüz çıkmamış ancak anlaşılan o ki; birileri bizden bizim Fatih’i de çalmak istiyor, sanat adı altında, birçok değerlerimizi
İskender Pala’nın “İki Darbe Arasında” adlı kitabı yakın tarihimize ışık tutan önemli bir belge niteliğinde.
adıma tapulu vatan toprağının bir karışını bile sattırmayacağıma, otuz bin canın katilini kimseye saydırmayacağıma, şehitlerimin kemiklerini mezarlarında sızım sızım sızlatmayacağıma, KİTlerimi kimsenin bize kitlemesine izin vermeyeceğime
Hrant,
Beni vurdular. Sana isabet etmeyen o dördüncü kurşun geldi tam benim kalbimin orta yerine girdi ve paramparça etti kalbimi, sonra da yoluna devam edip beynime saplandı. Orada duruyor. Hiç çıkmayacak.
Televizyonu her açtığımda midem bulanmaya başladı artık...” Size anne diyebilir miyim?” , “Yalvarırım gelinim ol!”, “ Allah belamı versin, seni ölünceye kadar sevmezsem!” gibi binlerce program var.
Havada buğum buğum güneş ışıkları ve bahar kokusu var artık.
Ilgınların savruluşunu, dağ kekiklerinin sersemletici kokusunu duyar gibiyim şimdiden.
Yaz mevsiminin özlemi iliklerime kadar titretiyor, göz bebeklerim toprak kokusunu doya doya teneffüs etmek isteyen beynime inat ufuktaki dağlara kayıyor.
Yakıcı bir güneşi
NOT: Bu yazı; referandum öncesi Temmuz 2010 tarihinde yazılmıştır. Bugün yaşananlara baktığımızda, öngörülerin gerçekleştiğini görebiliriz. Bu nedenle, tekrar yayınlama gereği duyulmuştur.
REFERANDUM
Mevcut kurumun yerine daha gerici bir kurum getirilecekse, mevcut kurumu savunup, ama aynı zamanda daha ileri çözümleri savunmak devrimci bir tavırdır.