"gumru" Oyunu Çok Güldürdü
Mesarya Kültür Ve Sanat Derneğinin sahnelediği, Mehmet Erzenin yazdığı ve Doğan Erçağın yönettiği 2 perdelik GUMRU adlı oyun gerçekten görülmeye değerdi
"Yazmak, içindeki cehennemi başkalarının okuyabileceği bir cennete dönüştürmektir." – Charles Bukowski (Kurgusal)"
"Yazmak, içindeki cehennemi başkalarının okuyabileceği bir cennete dönüştürmektir." – Charles Bukowski (Kurgusal)"
Mesarya Kültür Ve Sanat Derneğinin sahnelediği, Mehmet Erzenin yazdığı ve Doğan Erçağın yönettiği 2 perdelik GUMRU adlı oyun gerçekten görülmeye değerdi
Merhaba. Evet Bir CHP'li Bakara Makara Deseydi, yani AK Parti'li egemen bağışın yaptığını yaparak Allah'ın kitabı Kuran ile dalga geçseydi neler olabilirdi konusunda bir yazı hazırlamaya çalıştım, yorumlarınızı beklerim.
İçimizde ki Ruslar hala anlamamış olsalar da; “süper güç” dedikleri Rusya’nın şişirilmiş kocaman bir balon olduğunu bir kez daha gördük, hep birlikte müşahede ettik…
“Köşe bucak kaçmak” buna denilir…
Gördünüz mü nasıl kaçtığını…
Dünyanın geleceğinin konuşulduğu 21. İklim Değişikliği Konferans’ının hiçbir karesinde
CHP adalet için Ankara'dan İstanbul'a yürüyor. Kutluyorum CHP'yi... Bir ülkenin olmazlarından bir şey yoksa olması için çaba göstermek vatandaşlık görevi değil, bir insanlık görevidir. Mutlaka bir eylem yapılması ve bu eylem sayesinde isteğin gerçekleşmesi için ilgili mercilerin zorlanması gerekir.
-Elektriğe zam yapılıyor, vatandaş sofrasındaki peyniri kaldırıyor.
-Petrole zam yapılıyor, vatandaş sofrasına koyduğu zeytin sayısını on taneden beş taneye indiriyor. -Ulaşım ücretlerine zam yapılıyor, vatandaş yemeğini yağsız pişirmeye başlıyor. -Doğalgaza zam yapılınca da vatandaş şarteli indiriyor ve mutfağın kapısına da kilidi vuruyor. Görünen o ki, vatandaşın
Bu, bir bayram yazısıdır. Meşrebi hafif olmasa da, maksadı hafiften bir küçük tebessümdür.
Ertaç Hazer "Deli" rolünde izleyenleri çok güldürüyor. Farklı bir tip kompozisyonu çizerek izleyenleri adeta eğlendiriyor. Sayın Hazerin tipini ekranlarda görünce gülmemek elde değil. Bunun sebebi bana göre, karakterlerin hep bizden olması ve kendi kültürümüzü yansıtmış olması.
Ailenin, bir yere ait olabilmenin, aidiyet duygusunun ne kadar önemli olduğunu içimiz acırken fark ediyoruz. Umut ya da Gülseren fark etmez, orada bir kol mesafesindeki kadını hiç tanımıyoruz ama karşımızdaki insanın acısı bizim acınız oluyor, o acıyla haykırdıkça bizim içimiz sızlıyor.
Sosyal medyada ise, coğrafyamızda süregiden halkları birbirine kırdırma istemini, politikalarını hiç düşünmeden, adeta onlara hizmet edercesine yazılıp çizilen nefret ya da ölümü kutsama yazıları
Ve gerçekleri görenlerin yılgın, korku dolu suskunluğu
Korku filmi gibi ama maalesef bu gerçek hayat. Bu bir gecekondu yıkımı değil. Kaçak inşaat yıkımı hiç değil. Neden? Tiyatroya kastınız mı var? Tiyatroyu mu sevmiyorsunuz? Derdiniz ne? Tiyatroya karşı, sanata karşı yürütülen bu sistematik yıkım ve şiddet kampanyası akla Gyula Hay’ın “At” oyununu getiriyor. İronik bir şekilde
Demokrasi demek; belirli sınırlar içerisinde yaşayan farklı kültür ve düşünceden olan insan topluluklarının her türlü insani ve sosyal hakları tanınarak, Anayasal sözleşme ile garanti altına alınmış bir devlet yönetimidir.
Başbakanlık başdanışmanı, dışişleri bakanı ve başbakan olarak emrinde çalıştığı asrın lideriyle birlikte, son 5 yılda 65 yıllık demokrasimizin boynuna ip geçirip dâra çektiler