Hasta Şark!..
Akif merhum, Garp için Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar derken, Şarkın bütün keskin dişleri yerli yerindedir, önce etrafındakileri tike tike doğrar mı demek istedi acep!
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
Akif merhum, Garp için Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar derken, Şarkın bütün keskin dişleri yerli yerindedir, önce etrafındakileri tike tike doğrar mı demek istedi acep!
"Kimin kanını taşıyorsun sen? Ermenice konuşarak vatandaşlık alamazsın. Vaftiz kâğıdını getir, Ermeni olduğunu ispatla ki sana vatandaşlık vereyim. Ermeni, diniyle ayrılmaz bir bütündür. Eğer Ermeni olmak istiyorsan, gelir vaftiz olursun, Ermeni Kilisesi mensubu olursun, ve o zaman dersin Ben Ermeniyim diye" Türkiye Ermenileri Patrik Genel Vekili Başepiskopos Aram
YZKimler yazıp çizmedi ki seni... Kimler senin için günleri günlere ekleyip, bazı zaman geceler boyu uykusuz kalmadı ki? Bir sevgiliye giden yolda en büyük yardımcımızdın sen. Her ne kadar ucu yakılsa da o sevda şiirleri ile dolu mektupların, yine de o ateş sana ulaşmaz mektubun kıyısında köşesinde kalırdı
Mert Başaran
Tabiri caizse; Ötesiz İnsanlar benim kafamdaki ezberi bozduğu gibi biraz da hayal kırıklığına uğrattı.
Insanoglu bolunmeyi seviyor ne yazik ki. Yaratilisi bu. Kimi aslandir gucu kendine ister, kimi cakaldir baskalarinin ayagini kaydirir, kimi kurttur otoriteye kafa tutar, kimi de karincadir. Garibim sormaz sorgulamaz onunden yer hatta ogluna da buyuk kiyafet alir ki seneye de giyebilsin.
biz de kedilere fare yememeyi öğretiyoruz. farelerin iktidarı sarsılmasın diye bunu yapıyoruz. utanıyorum bazen öğretmenliğimden. lağım farelerine hizmet ettiğimiz için. bazen kedilere erik yemeği bile öğretiyoruz, farelerin canlarını korumak için. bazen çocuklara dar ağacı olmayı öğretiyoruz, bir orman olmanın güzelliğini anlatmak yerine. bunu da ormandaki ayılar rahat etsin
1906 yılında Taşnak terör örgütü üyesi Ermeni kundakçılar Abdülhamiti içine saatli bomba konmuş bir at arabasıyla öldürmek istemişlerdir. Fakat zaman ayarlı bomba patladığı sırada Abdülhamit uzakta olduğundan suikasttan şans eseri kurtulmuş, Tevfik Fikret ise bu olay üzerine "Bir Lahzai Teahhur" şiirini yazmış, terörü ve teröristleri övmüştür.
Anayasa oylaması geride kalalı aylar oldu. 12 Eylül sabahı yeni bir Türkiyede uyanacaktık. Darbecilerden hesap sorulacaktı, herkes daha fazla özgür olacaktı, terör sorunu halledilecekti, ekonomik problemlerde bile iyileşmeler ortaya çıkacaktı.
Sadece iki üç kişi değil bunlar. Bir sürü bahane, bir sürü zerzevat düşünce bunlar. Gittikçe çoğalan cop, biber gazı, sopa, dayak, yumruk, taş, molotof kokteyli şiddet kelimesiyle tekleştiriliyor. Bir yığın taşın izdüşümüdür dağlar. Kim bu taşları kepçe ağzıyla döker? Kim sürekli birilerine taş atar? İnsanlar yığın, sürü... Bir
Sadece mescidde değil artık; riyâ her yerde
En başta siyasette
Bürokraside, üniversitede, yazılı ve görsel medyada, ticarette, sanayide, sporda, çarşıda, pazarda
Aslında Tanrının evi olması kiliselerde patriklerin, din adamlarının, papazların, zangoçların Avrupa ülkeleri ile anlaşarak Osmanlıdaki isyanların, ayaklanmaların ilk planlayıcıları olduğunu şaşkınlıkla görüyoruz.
Aradan geçen bir senelik zaman sonunda bu yapının ortadan kaldırılmış olabileceğini sandım. Öyle ya bu kadar tepki çekmiş olan bir şeyi, o çirkin görüntüyü Kültür ve Turizm Bakanlığı tutmaz diye düşündüm.
Sabahattin Ali