Kırmızı Arabayı Takibet
Gelgelelim çocuklar sabırsız oluyor. Bizimki, yerdeki mukavva kutuya yapıştı; neymiş, bilgisayarını almadan gitmezmiş.
"Yazmak, varoluşsal krizlere ucuz roman kılıfı giydirme sanatıdır." — Franz Kafka"
"Yazmak, varoluşsal krizlere ucuz roman kılıfı giydirme sanatıdır." — Franz Kafka"
Gelgelelim çocuklar sabırsız oluyor. Bizimki, yerdeki mukavva kutuya yapıştı; neymiş, bilgisayarını almadan gitmezmiş.
Dağın eteklerinde tipi gibi yola yağan araçların arasında olduğu yerde erimeden kalakalmış beyaz bir kar tanesi kadar yalnızdılar.
Yaşayan Ölülerin Hikayesine bir de Levent Ölçer penceresinden bakalım. Bunu senaryolaştırıp Hollywood'a göndermeyi istiyorum. Giriş kısmı 3 sayfa. Gerisi geliyor. Kısa öykü olmasını planlıyorum ama planlamada pek iyi değilimdir :D
Salonda, yemek masasının etrafına dizilmiş, neşe içinde koyu bir sohbete durmuştuk. Evin kapısı açıldı, hızla içeri daldı küçük yeğen Emre.
\- Güzel abim hadi işine git. Uçağın plakası mı olur? Gövdesinde rakamlar var ama onların çoğu uçarken yerden görünmez. Sen benle kafa bulmuyorsun dimi? Kamera şakası falan olmalı diye kıllanmaya başladım. Etrafa bakındım. Adamın şapkası, yabancılar gibi yanlış tonlama ve yarım sözcüklerle konuşması zaten yetirince ilginçti.
\-
Alnındaki teri, elindeki çekiciyle
Dedemi anarım
Bu sevginin ne zaman başladığı pek bilinmezdi ama uzun bir süredir, çok önceleri olduğu gayet iyi bilinirdi.Bu semtte bir sela verildiği vakit o sesi duyan kulaklar hemen işbaşındadır.Kim ölmüştür?.. Evlerdeki yaşlı insanlar, bir koşuda pencerelerde, balkonlarda yerini alır ve çevreye dört gözle bakar durur. Bir köşede içenler, kahvede
Bir mahkûma nasıl hapse düştün diye sormamalısınız. Dinledikleriniz genellikle içinizi acıtır. Ve gözbebekliniz yerde çaresizlik içinde gezinirken siz teselli olabilecek cümleler arar durursunuz. Halil köy kahvesinde çıkan bir kavgada adam yaralamaktan içire düşmüş. Daha on altı yaşındaymış. “Kavgadan sonra olay siyasi bir boyut kazandı. CHP ve AP davasına
Oralarda bir yerlerde,
gökkuşağının ötesinde,
yükseklerde çok,
gökleri olan masmavi,
uzak bir ülke var,
Kulübenin içindeki üç güvenlik görevlisi o an kadının yüzüne baktılar. Gördükleri karşısında telaşa kapıldılar. Kadının yüzü kireç gibi olmuştu ve göz pınarları çeşme gibi akıyordu. Ağlamıyor, hıçkırmıyor ama yaşlar yanaklarından aşağıya süzülüp eski ayakkabılarının yanına beton zemine damlıyordu. Kısacası kadın hiç iyi görünmüyordu. Kadının başına bir şey gelirse
Vitrinin üzerinde duran ,tamamı camdan mavi melek balığı kızım tarafından çizgi filmdeki, hayalleri gerçek yapan hayal balığına benzetilmişti.
-Anne bu hayal balığına benziyor !
-Evet kızım doğru zaten hayal balığı.
-Neden ?
-Bizim de hayallerimiz var çünkü.
Bizim çevremizde ise kurduğumuz o küçük kumar dünyasında hayatı dağılan insanlar yığılırken, bu yolda heba olurken aramızdan sadece kardeşim bu yolculuğu başarıyordu.Kardeşim insanları bir kitap gibi okuyordu.Yeter ki onu bir kez görsün...Ertesi gün o kişi onun gözünde artık klasik bir eserdi.