Yola Çıktık Bir Kere (3) (Son)
Dağın eteklerinde tipi gibi yola yağan araçların arasında olduğu yerde erimeden kalakalmış beyaz bir kar tanesi kadar yalnızdılar.
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
Dağın eteklerinde tipi gibi yola yağan araçların arasında olduğu yerde erimeden kalakalmış beyaz bir kar tanesi kadar yalnızdılar.
Aşk, nesnesi olmadan doğmaz hiçbir zaman, ama bir kez doğduktan sonra nesnesi kayıplara karışsa da var olmaya devam eder çoğu zaman...
Gelgelelim çocuklar sabırsız oluyor. Bizimki, yerdeki mukavva kutuya yapıştı; neymiş, bilgisayarını almadan gitmezmiş.
O gün Birgül yengenin doğum günüydü.
Durun durun; önce bir soru sorayım: Siz hiç evli ve hastalık derecesinde uçkur düşkünü bir şefin emrinde aday memur olarak çalıştınız mı? Üstelik adam sicil amiriniz. Çalışmadıysanız ben söyleyeyim, çok zordur.
Bari çapayı çek yüreğimden giderken
Ve ben cılız yüreğimle kürek çekeyim kıyıya
Hep kendini düşünen, kendi kendine söylenen, mırıldanan, kuran, uyuyamaz kalbinin çarpıntısından, geceleri ölüm korkusundan. Yükselirken göğe iri beden, iri gözler, iri memeler, iri göktaşları düşer art arda... Bu sonu gelmeyen buz, tunç, taştan suçlar, dualar ve günahlar okyanusunda büyülü halınla yükselirsin...
Annem içerden seslendi:
\- Buban dışarı çıktı. Bak bakalım; at damına mı giriyor, Murat damına mı?
\- Güzel abim hadi işine git. Uçağın plakası mı olur? Gövdesinde rakamlar var ama onların çoğu uçarken yerden görünmez. Sen benle kafa bulmuyorsun dimi? Kamera şakası falan olmalı diye kıllanmaya başladım. Etrafa bakındım. Adamın şapkası, yabancılar gibi yanlış tonlama ve yarım sözcüklerle konuşması zaten yetirince ilginçti.
\-
Salonda, yemek masasının etrafına dizilmiş, neşe içinde koyu bir sohbete durmuştuk. Evin kapısı açıldı, hızla içeri daldı küçük yeğen Emre.
Gülbahar'ın korktuğu soru gelmişti. Sanki kelimeler çile olmuş, harfler birbirine dolaşmış gibiydi. Dilinin ucunda çözebilse cevabını verecekti ama bir türlü olmuyordu. Duyguları ıslanmış da düşünceleri ondan okunmuyor gibiydi.
Orta yaşlı bir erkek yürüyordu. Bembeyaz sakalı ona vermesi gereken hoşgörü ve sevimliliği yakıştıramıyor, her an kendinden utanmış kaçacakmış gibi duruyordu. Belli ki bir yerlere yetişmeye çalışıyordu. Sanki yanından biri gelmiyormuşcasına sadece karşıya bakıyor, görünmez bir zincirle beraberinde ki genç kızla aralarındaki mesafe hiç değişmiyordu. Ne önünde, ne
Çoğu insanın problemli evliliklerine birbirlerinin gözünün içine baka baka yaptıkları ihanetlerine tanık olurken, Aşk'ında insan hayatı için sunulan bir ürün olduğunu farketmesi çok zaman almadı.
Organizma o zamanlar yoktu. Ya da vardı ama bu çapta değil.
Dünyanın bir çok yerine "Yaşa,ye tüket,iç,sıç seks yap"