Dut yemeden gidilir mi Datçadan sevgili günlüğüm hımm✍🏻
Yere düşmeden nereden bulacağım o kısmını bilmiyorum.
Efendim?
Manavdan mı al dedin; ah benim canım günlüğüm öylesi her manavda var; gel gelelim yere düşmeden dalından narince alıp yiyebilmek
Bir dut ağacım yok şu gelip geçici dünyada hale bak; beton duvarların olsa, dört tekerlekli aracın olsa ne fayda!
Doğayı, ormanı, taşları, toprağı verin ellerime ister içinden çıksın minik karınca; ister solucan dile gelsin Toprağı dökün koynuma bütünleşsin bedenimle, ellerim kanat açıklığında en yakınımda ki ağacın köklerine uzanayım, bende sizdenim diyeyim göz süzeyim.
Bende senin gibi kök saldım koca ağaç diyerek söze gireyim, üç hayırlı evlat ve torunlarımla köklerimi attım şu yalancı dünyaya, oturup söyleşelim havadan, sudan Bahsetsem evlat büyütmenin zorluklarından parmak ısırır mı ağacın dalları Paylaşır mı sevincimi?
Alkışlar mı yaprakları, ya da kuru yapraklar cana gelir mi düşmüşler bir kere toprağa Topraktan geldik, toprağa gidiyoruz mu derler kahverengi gözlerimin içine bakarak.
Güç bulurda açılır mı tekrar iki kolum yanlara; hay der boyun eğerim Rabbimiz sana, kavuşmak düğün, bayramdır özgür ruhlar içinÖlüm de neymiş?
Sana kavuşma kısmının sevinci yanında!
Canına yandığımın şu iki günlük dünyasında ellerimi kimseyle paylaşmadın ya alın yazım bir tek buna yanarımYalnızlığımı basınca bağrıma, gözlerim dolsa da boynum kıldan ince kaderin yazgısı yanında.
Hevesimi kursağımda ahirete saklarım bende, ne yapayım.
Yaşamın gerçekleri sevgili günlüğüm✍🏻 ne kork ne hüzne boğul!
Ölüm de neymiş de gülümse, ben ölümü öldürdüm yüreğimde
Niye bu kadar ölümden bahsettik ki ?
Aaaa cafenin arkalarından gelen şarkının taşıdığı his nasılda cümle aralarına yerleşti, ah seni sinsi ölüm kelimesi!
İnsanın derinliklerine yatan o hissi yaşamanın hazzı, şu dalgaların kayalara çırpınarak tırmanışına mı benzer aşk böyle bir şey mi?
Sahi aşk Bodrumdamı Datçadamı yaşanır?
Bence Datçada yaşansın, lacivert sular ve içinde ki mini minnak balıklar şahit olsun suskunluklara
Öyle iyi geldi ki Datça bana sevgili günlüğüm✍🏻 çok anlayamasam da biraz biraz anlıyorum Can Yücelin Datça sevdasını
Bir his var bu toprakta, buram buram aşk kokuyor.
Rüzgarı yüzüne gözüne aşkı taşıyor
Yetmiyor gülleri ayrı kokuyor, rüzgarda çiçek kokuları bir bir yerini almış Datçada; her bir çiçeğin kokusu sürünürken dudaklarıma, bir diğer çiçeğin kokusuna karıştırmıyor rüzgar Rüzgarında işi zor Datçada
Bir şeyler var Datçada, balkondan baktığım şu karşı ki dağlarda ne var, dalgalar ısrarla o yana sürükleniyor Kendileri gidiyor yetmiyor, benim yüreğimi de elimden alıp dalga dalga taşıyor Muğla sularında yüreğim dört dönüyor
5inci bölüm