Yapraklarında yeşilin o körpe diriliği, yaşlı çınarın yıllara yorgun düşen dallarını bir telaş içinde hızla kuşatarak, baharı müjdeler. Yeşilin bin bir tonu bir belirir, bir kaybolur bu toy filizlerde. Hayata gülümser sanki. Fakat arsız bir tebessümdür bu. Biraz da iddialı. Hummalı bir azme teslim olmuştur iradesi. Yaşam neşe’si

Her şey gözümün ellerimdeki tüylere çarpmasıyla başlıyor.
Yavaş yavaş süzüyorum; bakıyorum.
Derimin üzerindeki gözeneklerde başlayan bu "rastlantı akış" yan masada oturan kadının dudaklarına çarparak devam ediyor.
Bir kafeteryanın "boğuk kalabalığı" arasında yitiyor sesler.

Bulutun buhara doyduğu, göğün içini boşalttığı andır yağmur. Yeryüzünün gökyüzüyle selamlaşmasıdır; yerin kirlerden, göğün buluttan arınmasıdır. Canlı cansız tüm varlıklara karşılıksız bir hediyedir yağmur, hem rahmettir hem berekettir.

Ayna bize geçmişi gösteriyor hayat denilen kavrama sıkışmış bir oyuncunun geçmişten yansımasını...

Hemşerimiz Cemal Nogay, Beydağı’nın puslu tepelerine bir göz attıktan sonra şöyle cevap vermiş: “Sayın Bakanım; vakti zamanında Beydağı yeşil bir kuşakmış. Ormanlarından ceylanlar koşar, kuşlar ötermiş. Derken bakımsızlık ve yangınlar sonucu ağaçlar yok olmuş, Beydağı bir bozkıra dönüşmüş. Şehrim Malatya için Beydağı’nın ağaçlandırılmasını dilerim.”

Avatar” filmi ile ilgili görüşlere, yorumlara bakılırsa emperyalizme karşı çıkıştan bahsedildiği görülür. Aslında bu düpedüz yalandır, palavradır. Filmi dikkatlice izleyenler görebilir bunu…
Na’viler kendini savunamayacak kadar acizdirler. Peki bunlara kim yardım edecektir. Saldırgan insanların casus olarak gönderdiği yarı felçli bir asker…

Etçil bir yaratığa zorla ot yedirmeye çalışmak garâbetinde; toplumcul ya da “biz”cil insanı toplumdan tecrit etmeye onu “ben”cil yapmaya çalışıyoruz.

Bir kadın vücudu hayal ediyorum. Çırılçıplak ama kusursuz değil. Kadının vücudunu saracak naylon bir kadın giysisi hayal ediyorum. Kendisi görünmediği halde sardığı bedenin çıplak halde sunamadığı güzelliği ortaya çıkarabilecek bir ürün tasarlıyorum.

Oysa ne muhteşem bir tansıktır menevişlenerek kıyılara vuran dalgaların ve martıların bir koro halinde bilmediğimiz bir dilde kim bilir kaç bininci kez tekrarladıkları o güzel şarkı eşliğinde bir hayaller okyanusunda daha önce hiç gitmediğimiz yerlere tek gidişlik bir biletle seyahat edebilmek.

Son olarak ben diyorum ki,
"Hey güzel insanlar, yüreği sevgi dolu, sımsıcak insanlar. Uzatın ellerinizi. Size çok ihtiyacımız var. Bizi yalnız bırakmayın. Hiçbir yerde Nükleer Santral kurulmasın. Ne olur uzatın ellerinizi. Bizi sakın unutmayın.."

İlk sahibinden aşklar peşinde koşmak yerine, son sahibi olabilmeyi istesek bir aşkın doğan günden . Gazete küpürlerinde okumak yerine dalıversek baharın tam göbeğine. Sıcacık günaydınlarla aydın olsa günümüz bir ormanın neşeli cümbüşünde. Bahar biz olsa, biz bahar olabilsek keşke…

Değişim, hayatın bir gerçeğidir. Kuşlar, bitkiler, şehirler değişir. Dünya kirlenir, sular tükenir, ağaçlar azalır, savaşlar filan olur, edebiyat akımları gelir geçer. Biz de “hayat değişiyor” deriz. İnsanlar da sürekli değişir. Yaşlanırız, saçımızı kestiririz, boyumuz uzar, kilo alırız...

Göl, tüm bedeniyle şefkatle sarar sarışın, esmer ve kumrallarını. Kıyılarında koşuşturanların bacaklarını yalayan sular serinletiverir.

Bugün artık, bize orada öylece sanki hiçbir şey yapmadan duruyormuş gibi gelen ağaçların ve diğer tüm nebatatın da birer "canlı" olduğu, sözden de öte bilimsel olarak ispatlanmış durumda. Hatta bitkilerde bizim gibi nefes alıp veriyorlar, dolaşım sistemleri var, üreme sistemleri var vs.

Bak bir yıldız sönüyor gök yüzünde,bana ne diyebilir misin?Bak bir böcek ölüyor bir köşede,başını çevirebilir misin?Bak bir çiçek daha soluyor bir vazoda,hayat verebilir misin?

Hayatınız boyunca hiç içinde yaşadığınız bu dünyayı değiştirmek isteyen bir insan olmayı istediniz mi? Büyük liderler, büyük insanlar gibi siz de bu dünya’yı kendinizce değiştirmeyi hiç düşünüp, hayal ettiniz mi?Olaya gerçekçi ve objektif bir açıdan yaklaştığımızda, bu dünya’yı aslınla kim değiştirmek istemez ki.

Dağses Gazetesi yazıları

Hiçbir şey boşuna yaratılmamıştır. Ancak derin düşünen insan Allah’ın yüceliğini, büyüklüğünü kavrar ve korkusu artar. Bütün bunları önemsemeden geçmek ve düşünmemek, Allah’ın ayetlerinden yüz çevirmek anlamına gelir. Kuran’da pek çok yerde, Allah’ın ayetlerinden ve yaratılışın delillerinden yüz çevirmenin, inkar olduğu vurgulanır.

Ölü Balik Yenmez...

günahlar vw sevaplar