Dünyayı İyi Okumak
Tavrımıza bakınca sanki 14.-15. asırda yaşıyor ve dünyanın en güçlü ülkesi olan Osmanlı İmparatorluğunun güçlü dönemlerini yaşıyoruz
"Yazmak, aslında kendinle kavga etmektir. Ve çoğu zaman, kaybeden sensin." – Franz Kafka"
"Yazmak, aslında kendinle kavga etmektir. Ve çoğu zaman, kaybeden sensin." – Franz Kafka"
Tavrımıza bakınca sanki 14.-15. asırda yaşıyor ve dünyanın en güçlü ülkesi olan Osmanlı İmparatorluğunun güçlü dönemlerini yaşıyoruz
gerçek veris, kendinizden vermektir.
çünkü sahip olduklariniz, yarin ihtiyaciniz olabilir
diye saklayip korudugunuz seylerden ibaret degil mi?
ve yarin, kutsal sehre giden hacilari takip ederken, kemiklerini,
iz birakmayan kumlara gömen fazla
Aile içi sorunlarına her platformda çözüm yollarının arandığı bir çağda yaşıyoruz.İçimden aile var mı ki de sorunlarını tartışıyoruz demek geliyor...
İletişim çağında yaşıyoruz. Şu an kullandığın bilgisayardan, cep telefonuna kadar birçok elektronik alet iletişim için hizmet ediyor. Peki insanlar, iletişimden nasiplerini ne kadar aldılar? Ne kadar iletebiliyoruz?
birtakım insanlar da var ki, yüreklerinden ne geçiyorsa aynen öyledirler...Onlar her akşam yastığa başlarını koyduklarında vicdan muhasebesi yapanlardır...Kalplerini cilalayanlardır...Yaptıkları iyi davranışlar ve konuştukları sözler yüreklerinden gelir..
Adapazarı sanki bir masaldı bu sefer. Sanki bir ceza… Bilgisizliğimize, bilgiden uzak oluşumuza, birbirimizi çekemezliğimize, kindarlığımıza, samimiyetsizliğimize, çıkarlar uğruna bir şeyler kullanmamıza bir ceza. Adapazarı’nı anlamak bizden çok uzak…
Zamanımızdaki savaşlara gelince...Geçmişteki savaşlarla kıyaslanmayacak düzeyde hızlı ve acımasız...Eskiden bir yere savaş açılacağı zaman, ......
Yönlendirilmiş haber programları ,dedikoduyu teşvik eden ve fuhuşu parlak gösteren programları, eğlence ve gayri ahlaki yarışma programları, hayal ürünü ancak aileyi çökertecek dizi filmleri, insanların göz kırpmadan öldürüldüğü ve değer verilmediği, ellerinde silah soğukkanlı bir şekilde onlarca adamı öldürüp sonra normal hayatına devam eden canileri yücelten sinema filmleri...
Esaret dediğin kalmak mıdır kapalı kapılar arkasında?Bileğine takılan iki demir halka mıdır?Bakıpta görememek midir aydınlığı?Pür dikkat kesilipte duyamamak mı?
Aslında televizyonda on altı yaşından küçük olan çocuklara şiddeti yasaklarken çocuk bahçesinin yanında olan kanlı bir kazaya en erken üç saatte ancak cesetlerin üzerine gazete parçalarıyla süs yapması için bir polis gönderebilen, tüm sokakları kaplayan k
Çatlak çatlak olmuş topraklara git sor "Barış nedir?" diye. Su derler sana. Toprak derler. Bereket derler. Azıcık su versen ellerine hemen toprağa atarlar onu, kurumuş, beyazlaşmış, derisi soyulmuş dudaklarına götürmeden önce.
Bir 17 Ağustosun zifiri karanlığında sıcacık ve sakin evler, sahibini yiyen canavara dönüştü. Geriye o evlerde yaşamaya devam eden acılı insanlar, kırık umutlar, öksüzler, yetimler ve bir de ‘’deprem korkusu’’ kaldı…
''Size güzel yurdumun kıvrak zekasının ürünü olan bir türküyü armağan ediyorum.''
Sanırım televizyonsuz bir hayatı hiç hatırlamayan bir neslin hemen bir üst kuşağını temsil ediyor yaşım. Dolayısıyla televizyonsuz bir yaşamdan sonra televizyonla tanışmanın mutluluğu çocukluğumuzun en masum günlerine denk gelmiş oluyor bu durumda. Ondan
Bir takım kalıplarla yaşamımızı sürdürmeye o kadar alışmışız ki karşımızdaki insanlara kendimizi tanıtırken bile insan olduğumuz dışında tüm değer yargılarımızı anlatmayı marifet biliyoruz.
Ne ifade eder sizler için zaman. Durdurulması ve belirli zümre için bile olsa tanımlanmış oluşumların dışında bir özellik içinde anlamlandırılma şansı bulunmaması, belki de sürekli günah keçisi ilan edilme tutkusu oluşturmuştur zaman mefhumunda...