Öğretmen Öğretir Direnişi de
Bu gün 24 Kasım öğretmenler günü. Öğretmenler meydanlarda biber gazı yutup, polis copu yiyerek, zıvanadan çıkmış bir düzene karşı direniyor.
"Bugünlerde bir kitap yazmanın tek zor yanı, bitince onu okuyacak birini bulmak." - Oscar Wilde (kurgusal)"
"Bugünlerde bir kitap yazmanın tek zor yanı, bitince onu okuyacak birini bulmak." - Oscar Wilde (kurgusal)"
Bu gün 24 Kasım öğretmenler günü. Öğretmenler meydanlarda biber gazı yutup, polis copu yiyerek, zıvanadan çıkmış bir düzene karşı direniyor.
Bu bir komplo olduğunu düşünüyor ve Türk insanının en güvendiği ve sevgi ile bağrına bastığı BİR ASKERİMİZ VAR, BAŞKA GÜVENECEK DAL MI KALDI? sözlerimizi hala söylemekteyiz.
Çünkü güveniyoruz.
İnternette dolaşan bir E-posta'dan alıntı. Yazanı ve ilk dolaşmaya başladığı tarihi çıkartamadım.
İlla ateşe körükle gitmemiz mi gerek?..
Ne lüzum var bu yapay gerginliklere?
Bu gerginlikler, ülkenin başka alanlarda kullanabileceği enerjiyi israf etmiyor mu?
Bu bağlamda AKP iktidarı, 12 Eylül rejimiyle hesaplaşmak bir yana, bizatihi bu rejimin siyasi sonucu ve varacağı son nokta olduğu için vazgeçilmesi kendileri için son derece zor bir siyasi zeminin üzerinde duruyorlar.12 Eylül rejiminin sivil yüzü ve uzantısı olan Özalizmin siyasal, kültürel ve ekonomik mirasının konjonktürün ve sosyolojinin
Karıncaları ezmemek için ayaklarına zil takıp onların ezilmesini önlemek isteyen Zilli
Mehmet Efendi yetiştirmiş bu topraklarda bu katliam haberine inanmak istemiyorum.
Bir kabus olmalı bu,bir kabus…
Bacaklarımın arasındaki ahlak beni ilgilendirir, alan da veren de memnunsa geriye kalanlara incik boncuk yemek düşer. İki kişi arasındaki tatlı muhabbete maydonoz olanlar bütün ülkenin, milyonların, yetim hakkının, hukuk sisteminin ırzına geçenlere ses çıkarmayınca "ben sizin ahlakınızı siliyim.." diyorum..
Bizim gidecek İsviçrelerimiz, Zürihlerimiz yok Fransalara fransızız biz Bizim gidecek bir Meksikamız bile yok
Hemen hemen her eve, okula, işyerine ulaştırdığımız birkaç kitap vardır mutlaka. Kitapla okuyucuyu, okuyucuyla yazarı buluşturduk, aydınlanmaya katkı sunduk, yılmadan, usanmadan, bıkmadan, yıllardır kurduğumuz düşleri İskenderun’da gerçekleştirdik.
Bu ülke, cemaat, tarikat, vakıf ve dernekler ile bu grupların zihniyetinden kurtarılmadıkça, bundan daha iyi bir duruma asla gelemeyecek.
Yaşasın çürük domates demokrasisi...
Seçimin demokrasi ile bağdaşabilmesi belli şartlara bağlıdır. Her şeyden önemlisi ‘seçen’in ussal nitelikleri ve iradesinin özgürlüğüdür. ‘Seçen’in iradesi üzerindeki maddi ve manevi baskılar, faşizm veya geri kalmışlıktan başka bir ‘seçim sonucu’ doğuramaz...
Yaşasın çürük domates demokrasisi...
ilk başta hayallerim vardı tabi. eğer iyiyse mutlaka bir yayınevi ilgilenir. işler kitabına(!) uygun yürür. raflarda görürüm kitabımı vs.vs.vs.
ama güzel yurdumun okumayanları daha çok olduğu için ve bu az okuyan kısmın da çok az bir bölümü şiir sevdiği için kitabım ancak sen matbaasını, tasarımını öde
Kimilerinin tuzu kurudur biliyorum. Kim başa geçerse geçsin birileri hep rahat. Birilerinin işleri hep tıkırında. Onlar rahatını bozmaz, kendi hayatları toz pembe olduğundan sesleri çıkmaz hatta ŞAKŞAK yaparlar.. Sanatçısından işadamına hepinize bu sözüm, midem adınızı anmayı kaldırmıyor..
Efendim “çok söz yalansız, çok para haramsız olmaz.”diye bir atalar sözümüz var. Belki buna hemen itiraz gelebilir ;ama bilindiği üzere atasözleri binlerce yıllık tecrübelerden doğan kristalize sözlerdir. Birilerine dokunsa da bu sözü yadsıyamayız. Bu yazıda insanların zenginliğini, çok mal sahibi, olmasını eleştirmeyeceğiz.
Türkiyede, mevcut muhafazakâr iktidarın, kamuoyu ve sivil toplum üzerinde kurduğu hegemonya, alternatif düşünme ve bakma biçimlerini tümüyle etkisiz hale getirmeye çalışmaktadır. Basın yoluyla iktidarın demokratik denetimi handiyse imkânsız hale gelmiştir. Yayınlanmamış bir kitabın bulunup imha edilmesi, Orwellin Bin Dokuz Yüz Seksen Dört romanındaki düşünce polisi ni akla getirmektedir.
“Biliyor musun Ayçe Hanım, birbirini hiç tanımayan sanata eğilimli gençler, aynı şairi ya da yazarı sevmenin sonucu dostluk kurarlar, saygı dolu sevgilerle başlardı birliktelik.” dedi Haldun Taner. Doğruydu bu. Çok tanık olmuştum bu denli başlayan birlikteliklere.
Mevcut siyasi iktidarın ayrıca hegemonik bir güç haline gelme gibi bir amacı da vardır. Kendi dünya görüşlerinin ve sınıfsal çıkarlarının evrensel çıkarlar olarak temsil edilmesi mutlak hedefleridir. Çevreden merkeze gelerek belirli bir sınıfın iktidarını, muhafazakâr burjuva sınıfının iktidarını tesis ve idame ettirme gibi bir sınıfsal duruş da sergilemektedirler.
1999 yılından bugüne kadar ÖSS'de Türkiye birincisi olan tüm üniversite adaylarının ABD'ye gittiğini biliyor muyudunuz?
Osmanlı-Türk tarihinin iki dâhisinden biri Fatih Sultan Mehmet, diğeriyse Mustafa Kemal Atatürk’tür. Atatürk’ün daha I. Dünya Savaşı yıllarında kafasında şekillendirdiği cumhuriyet fikrini, silah ve siyaset arkadaşlarından uzaklaşma pahasına Türk ulusuna armağan etti.
Kızılderili Geronimo, o güne kadar görülmemiş bir olay yaşamış, kabilesinde.
Tek isteği özgür topraklarında hür yaşamak olan, bir ağacın gölgesinde ailesiyle mutlu bir gün geçirmek isteyen Apache Geronimo, kartala benzeyen bir kuşun meydanın tam ortasına indiğini, pençelerinde de garip bir nesnenin olduğunu fark eder.