Bahadır Delikanlı
İldeki santral memuresi, ilçedeki santral memuresine anlatıyordu.Sizin santralınızda erkek bir memur var. Her karşılaşmamızda ben Anadolu'nun ender yetiştirdiği bahadır delikanlılardan Önder diyordu.
"Yazmak, harflerle dengelenmiş bir delilik; kelimeler uçuşurken akıl genellikle kahve molasında olur." — Franz Kafka"
"Yazmak, harflerle dengelenmiş bir delilik; kelimeler uçuşurken akıl genellikle kahve molasında olur." — Franz Kafka"
İldeki santral memuresi, ilçedeki santral memuresine anlatıyordu.Sizin santralınızda erkek bir memur var. Her karşılaşmamızda ben Anadolu'nun ender yetiştirdiği bahadır delikanlılardan Önder diyordu.
Korumaları şaşırsa da yüksek sesle bağırdım... "Sakın tutmayın beni ulan... Sayın başkanım, sayın başkanım, ey yüce devletlüm, ey İstanbul,un yüce şehremini, hoşgeldiniz, sefalar getirdiniz, şeref verdiniz, bu aciz, sefil, aşağılık kullarınızı bahtiyar ettiniz" dedikten sonra büyük bir saygıyla eğilerek elini bir bakıma o koca kıllı pençesini tuttum. Altı
Kayaların bulunduğu yamaca vardığında başını kaldırıp kayaları dikkatle izledi. Belki de oraya çıkıp çıkamayacağını kestirmeye çalışıyordu.
Olmaz olur mu efendim, bir hayli katkısı oldu tabii ki. Daha önce serbest şiirler yazarken, diğer kategorilerde de bayağı ses getirdim. Hece, Taşlama, Haşlama, Ankara Misket, Aydın havası, Konya ovası derken her alanda kendimi hissettirmeye başladım. Çok güzelde öykülerim vardır. Kısmet olursa yakında bunları bir kitapta toplamayı düşünüyorum.
\---Değerli okuyucular, dergimizin bu sayısında, söyleşi konuğumuz internet dünyasında fırtınalar estiren, edebiyat sitelerini alt üst eden bir yazar adayını tanıtmak istiyorum.Sayın Kazım Kolbastı,yı tanıyalım..Kazım bey, yazarlık serüveniniz ne zaman başladı..Doğarken mi yazardınız, yoksa sonradan mı oldunuz?
bugünlerde dar geliyor her şey bana. Ne giysem, ne geçirsem üzerime dar geliyor..ya ben çok büyüdüm ya da..
Bu yazıda kötü yöneticilerin kişilik erozyonuuna uğrattığı toplum insanının davranışları hicvedilmektedir.
Aniden elindeki bardağın ne kadar kirli olduğunu farketti adam, üzeride dudaklarından bulaşmış az önce yalanmış bir kaç organın doku kalıntıları , kedi kılları, üçüncü sınıf fındığın, dördüncü sınıf kırmızı şarapla karışarak oluşturduğu tatak büyüklüğünde sarılıklar ve kadehin içinde dışından daha çok bulunan parmak izleri ... hepsini bir araya
Cılız ışıklar ardından gelen yoğun ışıklar, aralarına girmiş karanlık bir boşluk. Deniz varsayıyorum boşluğu. Kapkara bir gece, kapkara bir deniz. Ben denizim, deniz benim, denizde bir tekneyim.
Şah damarındaki kanım, azar azar boşalıyor. İncecik bir boruyla… Birkaç metre ötemde duran kovaya akıyor. Yavaş yavaş ölüyorum. Beni bağlamış bu sandalyeye. Boynuma bir boru geçirmiş. Son satırlarımı yazabilmem için de, bilgisayarı kucağıma sabitlemiş. Bedenimi hareketsiz, bir tek ellerimi aktif kılmış. Yaza yaza öleyim... Yavaşça öleyim istemiş. Yazdıklarımı
Şeref sinirden kıpkırmızı kesildi, fakat bir şey söylemedi.
Koridordaki ev telefonu çalmaya başladı. Birkaç gündür gece bu saatte çok telefon gelmeye başladı. Bedava mıdır ne? Sahi akşam 7den sabah 7ye kadar bedava konuş diye bir reklam duymuştum. Aramaların çok olmasının nedeni bu olmalı.
Ondört senedir -birazdan anlatacağım- bu ev sakinlerine hizmet veriyorum. Aslında ondört yaşından biraz büyüğüm; çünkü imal edildikten sonra birkaç ay da bir mağazada karton kutu içinde bekledim. Bir ara vitrine de koydular üç günlüğüne, lâkin çok bilmiş tezgahtar hanım, oraya yakışmadığımı düşünerek beni tekrar kutuya hapsetti. Bereket bu