Türlü Yaptım Türlü
uy anam, uyu!..bu ne pahalılık böyle!..ey uçuyor hayat!..saklandığın yerden çık gel artık beh!..
"Yazmak, aslında herkesin okuduğu bir günlüğü, kimsenin okumadığını umarak tutmaktır." – Virginia Woolf (kurgusal)"
"Yazmak, aslında herkesin okuduğu bir günlüğü, kimsenin okumadığını umarak tutmaktır." – Virginia Woolf (kurgusal)"
uy anam, uyu!..bu ne pahalılık böyle!..ey uçuyor hayat!..saklandığın yerden çık gel artık beh!..
Onu tanıdığımda 12 yaşında bir çocuktum. Güneşli Köyü İlkokulu'nu bitirmiş, Köprübaşı Ortaokulu'na yeni başlamıştım. Gerçi o zamanlar ortaokulla lise tek çatı altındaydı. Okulun adı Köprübaşı Lisesi olarak geçiyordu. Ortaokul da onun bir parçası olarak eğitim öğretim hayatına devam ediyordu. Köyden geldiğim için ilk günler biraz çekingendim. Ne de
Gümülcine ve onun yanı başındaki İskeçe, İstanbul'dan çok daha evvel Türk-İslâm yurdu olma şerefine nail olmuştur. Türk-İslâm kültürüne ait unsurlarla tezyin edilen ve Türk kokan Eski Cami ve İstanbul'un kadim sokaklarından farksız olan Gümülcine sokakları bunun canlı şahididir. Şehrin muhtelif yerlerinde elif gibi dik duran çınarlar Osmanlı yadigârıdır.
Ancak bu evin gün doğumuna bakan tarafı değil de gün batımına bakan bir damı olmasaydı bugün sizlere kitaplar hakkında herhangi bir söz söyleyemeyebilirdim. Evin damındaki o ahşap masada günbatımına her baktığımda hüzünlenmem ve kitaplarımı masaya yaymam için konulmuştu sanki
hayatta insanların sözleri ile davranışları arasındaki tutarsızlıkları siz değerli takipçilerime kaleme aldığım bu yazımda elimin yettiğince dilimin döndüğünce anlatma gayretine girdim diyorum ki siz siz olun hayatınızda çelişkileri barındırmayın
Hava kapalı, deri ciltli sözlüğüm de. Havayı açamam ama sözlüğümü açabilirim. Elimi çağırıyorum. Kelimelere çağırıyorum parmaklarımı. Artık mevsim de döndü. Şimdi başıma gelen ne varsa hepsini hayra yorma zamanı A ile Z arasında gidip geliyor dünya.
Varoluşun yarattığı sıkıntıları, problemleri, acıları, soruları çözümlemenin tek bir yolu var: Varoluşçuluk. Özgür düşünceye dayanan, her türlü otoriteyi reddeden, insana varoluşunun farkında olmasını sağlayan bir varoluşçu anlayış.
Button doğduğunda adeta bir mahluk gibi, korkunç bir yaratığa benziyordu. Yaşlı biriydi, sıra dışıydı ve bildiğiniz sahtekâr bir o kadar da tehlikeliydi. Hayatı, bu dünyada süregelenin tersine işleyerek her geçen gün daha da genç görününüyordu. Hakikaten çok tuhaftı bu.
gelenek, görenek bir toplumun yıllar hatta asırlar öncesinden kalan örf ve adetlerini içermektedir.
İskelesine gitmeden önce kenarına yaklaşın ve kenarından su içen karıncalara bir bakın. Onlar giriyorlar mı yüzme bilmedikleri halde, girmiyorlar, sadece su içiyorlar kenarından. Kediler giriyor mu denize yüzme dilmedikleri halde? Ayak parmaklarınızı şöyle bir değdirin ve denize ısınmaya çalışın. Burada brrrrrrrrrr çok soğuk, sesi çıkarmak serbesttir... İnanın o
insanlar, geçirmekte oldukları zaman zarfında yaşamlarında olumsuz etkiler yaratacağını bildiği eksilerinden neden uzak kalmayı tercih ediyorlar?
Belki hayat telaşından ya da yorgunluk, kim bilir, an olur , derin bir uykuda kalmak ister insan. Gözleri kapalı, lakin uyanık, öylece durmak ve yalnızlığında boğulmak ister.
Kapatır tüm kapıları, perdeleri çeker, düşüncelerden, sorulardan kaçıp saklanacak yer arar. Kendi karanlık sığınağında ruhunu özgür bırakıp yitmeyi diler
Çok güzel yaşamak. Her nefeste ruhunun diğer yarısına sarılmak muhteşem.
Muhteşem hayat, sen onu nasıl yaşarsan
Ben giderim adım kalır
Dostlar beni hatırlasın
Düğün olur bayram gelir
Dostlar beni hatırlasın
Ben hep kendimce, kendi bildiğim salt yolda ilerledim Bu yolda haklı çıktım mı? Çıktım. Yine haksız çıkıp bu yolda bedeller ödedim mi? Ödedim. Sor bana pişman mıyım? Değilim tabi ki Niye? Ben öyle istedim, yaşadım, hissettim ve öğrendim.
Şermin Yaşar